31 Mart 2013 Pazar

Limon Ağacı

Tam 4 ay olmuş yazı yazmayalı. Bu 4 ay içinde neler neler olmadı ki...
Yolculuklar yaptım. Toplamda 2000km' ye yakın yol gittim.
Müzikler dinledim. Radyoda duyup adını 1 ay bulamadığım şarkılar keşfettim. 
Fotoğraflar çektim. Konser fotoğraflarından tutun, kar kış fotoğraflarına kadar.
Yeni hobiler edindim. Şu an derinden derinden güzel kokular yayan 2 tane güzel limon ağacım beni izliyor.
Tüm bunların sonunda, derin bir hüzün kapladı günlerimi. Ya uzunca bir süredir bu kadar aktif olmaya alıştığım için şimdi boşluğa düştüm, ya da açıklayamadığım başka şeyler dönüp duruyor vücudumda. Hormonlarım oyunlar oynuyor bana. Bilinmez...



Hiç bitirmek istemediğim bir girizgah oldu bu. Uzun bir zamandan beri, ilk defa başladığım bir şeyi devam ettirmek istedim.




İnsan yalnız geçirebilir mi hayatını? Bugün yalnız koyduğunda başını yastığa, yarın yalnız uyanmana üzülmeyecek misin? Peki hiç mi yeşillenmeyecek hayatında bir şeyler? Hep siyah ve beyaz mı yaşayacaksın?




Hiç mi göremeyeceksin karanlığın ardından güneşi? Yüzüne aydınlığın ilk parıltıları değdiği zaman, ısınmayacak mı yüreğin? Belki durup dururken çiçek açan bir ağaçta bulacaksın huzurunu, belki de uçup giden bir kuş gibi hissettiğin zaman huzursuzlanacaksın. Yarın ne yapacağını söyleyebilir misin ki?


Neden o zaman yarın için bu umutsuzluk?




Uçup gideceğin zamanlarda, önüne hiç mi engel çıkmayacak zannediyorsun? Neden o zaman bu pes etmişlik? Hepsi üst üste geldiği için mi? Teker teker gelse mutlu mu olacaksın? Niye bu kadar soru soruyorsun?




Bir limon ağacının yaşaması için bol güneş gerekir derler. Bu yüzden artık iyice kentleşmiş yaşam alanlarımızda limon ağacı yetiştirmek biraz zor bir iştir. Buna rağmen içimdeki dürtüyü dinledim ben 1 ay önce. Günün sadece belli bir saatinde direk güneş ışığı alan odama koydum ağaçlarımdan birisini. Diğerini de bir yan odaya yerleştirdim.


2 haftalık bir zamandan sonra gördüm ki, ağaçlarımdan birisi ölüyor. Yaprakları solmuş, gövdesi yaşam belirtilerini yitirmeye başlamıştı. Okuduklarıma göre, solgun bir bitkiyi canlı bir bitkinin yanına koyarsanız ortalık coşarmış :) Ben de öyle yaptım. İşte yukarıdaki fotoğraf da, ölümden dönen, vakur limon ağacımın yeni yeni büyütmeye başladığı dallarından birisi :)


Benim için umudun simgesi oldu vakur limon ağacım. Evet, adı da var, vakur limon ağacı. Diğeri de çılgın. Bu aralar bir tomurcuklandı ki sormayın gitsin :)




İnsan beraber yaşadıklarından etkilenirmiş. Az önce de bahsettiğim gibi, ben de ağaçlarımdan etkilenmeye başladım. Ölümden dönen vakur ağacımın geri dönüşünden, çılgın ağacımın ise neşesinden etkileniyorum. Gece baktığım tomurcukların, karanlığın içinde sessizce çiçek açıp gün ışığıyla beraber beni karşılamalarından mutlu oluyorum. Ölümden dönen vakur ağacımın tomurcuk vermeden önce güçlü bir gövde oluşturmak için sürmesi etkiliyor beni.


1 ay önce yaprakları dökülen ağacımın, şu anda yavaş ama kararlı bir şekilde büyümesi çok büyük anlamlar taşıyor benim için. Belki de ben anlamlar yüklüyorum ağaçlarıma ama, olsun, mutluluk zaten küçük şeylere büyük anlamlar yüklemekte değil mi :)




Yoksa mutluluk büyük şeylere küçük anlamlar yüklemekte mi? Tozlaşma yapan bir ağaç daha çok çiçek verecek diye mutlu olmak mı önemli olan, yoksa ölümden dönen vakur bir ağacın büyümeye başlamasını heyecanlanmadan izlemeye çalışmak mı?


Yoksa hepsinden ziyade, ağaçlara anlam yükleyip mutluluğu kendi kendine üretmeye çalışmak mı garip olan. Belki de hiç birisidir. Belki de hem büyük şeylere küçük anlamlar yüklemek, hem de küçük şeylere büyük anlamlar yüklemek gerekiyordur. Az önceki karamsar yazıyı bitirirken kullandığım cümle gibi, neden bu kadar çok soru sorup düşünüyoruz ki?




Belki de bu kadar çok düşündüğümüz için göremiyoruz önümüzdeki mutlulukları. Derin düşüncelere o kadar dalmışız ki, önümüzde duran huzuru kaçırıyor gözlerimiz. Detaylara bu kadar çok inmememiz gerekiyor belki de. İnce eleyip sık dokudukça aralardaki olumsuzluklar gözümüze çarpıyor olamaz mı? Belki de biraz uzaklaşıp, asıl mutluluğun tam önümüzde durduğunu görebiliriz, ne dersiniz?





Not: Ölümden dönen vakur ağaç ve çılgın ağaç, her sabah bana yaptıkları gibi, şimdi de sizleri selamlıyor efendim :)
Evet, ben nesnelere çok anlamlar yükleyen bir hayalperestim. Büyük olaylara küçük anlamlar yüklemek benim işim değil :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder