25 Eylül 2012 Salı

Yanmayan Yanardağ Santorini / 2


Önceki yazıda dağınık ve üstünkörü de olsa Santorini hakkında birşeyler yazmaya çalışmıştım. Bu da bir düzenli versiyonu olsun diyelim :)

Santorini' ye gidip de içimde kalanlardan bahsetmek istiyorum önce. En önemlisi tabi ki yemek yememiş olmam. Yemek yemeyi çok seven birisi olarak keşke koca bir öğün olmasa bile bir iki birşeyler yeseydim diye hayıflanmıyor değilim. Adaya özel bir yemek yokmuş araştırmalarıma göre. Bu, pişmanlığımı az da olsa azaltan bir bilgi oluyor bana ama işte, yemek... :)
Önceki yazıda bahsettiğim gibi ada küllerle çevrili olduğu için üzümlerinde farklı bir tat oluyor. Üzüm tatmak isterdim mesela. Şaraplarından aldığım 3-5 yuduma göre konuşabilirim ki acayip tatlı bir üzüm türü sanırım bu meretler.

Bir de adadan taş getirmek isterdim. Ufacık bir taş bile olur. Bilmiyorum bana böyle "hatıralar" daha somut geliyor. Klasik hatıralardan olan magnet, biblo vs gibi şeyler bende gereken etkiyi oluşturamıyor daha sonra o günleri hatırlamak istediğimde. Hem ada volkanik olduğu için volkanik bir taş fena olmazdı :)
Bunları yazdıktan sonra utanç notu düşelim: Evet ben de magnet aldım. Bu da fotoğrafı hatta;





Santorini' ye gidip de iyi ki yapmışım dediğim şeyler var bir de tabi ki. Gitmeden önce iyi ki hattımı yurtdışı kullanımına kapattırmışım mesela. Telefonumu sadece gps ve fotoğraf makinamı kullanmadığım zamanlarda fotoğraf/video çekmek için kullandım. Ama hattım yurtdışında kapalı olduğu için internet kullanamadım, bu kötü bir şeydi mesela. Kullandığım uygulamaların çoğu internet bağlantısı gerektirdiği için telefonun işlevselliği azaldı biraz.

İyi ki şapka götürmüşüm ve iyi ki bu şapka boyundan bağlanabilen, geniş kenarlıklı bir şapkaymış! Burada önemli olan şapka değil, boyundan bağlanabilir olması. Çok kişi gördüm rüzgardan uçan şapkasının peşinde koşturuyorlardı. Siz siz olun eğer bir gün yolunuz düşerse bu adaya, şapkanıza sahip çıkın :)

İyi ki sırtımda çok yük yoktu. Ada içinde ulaşımı otobüsle sağlamış olsak bile köylerde yürümek zorundasınız ve inanın bu iş çok yorucu olur sırtınızdaki yükünüzle. Zaman zaman fotoğraf makinamın bile ağır geldiği anlar oldu, bir de koca sırt çantası olsaydı ne yapardım tahmin bile edemiyorum!

İyi ki şu fotoğrafı çekmişim, başka doğru düzgün panoramam yok çünkü :)


İyi ki turist kafilesine bağlı kalmamışım. Yoksa gördüğüm her ara sokağa girmez, ve şunun gibi belki onlarca fotoğrafı çekemezdim. Görelim;



Bir de söylemeden geçemeyeceğim bir olay var ki beni çok mutlu etti. Yıllar önce yurtdışına çıktığımda yol kenarında minyatür evler görmüştüm. Yol kenarına çakılmış bir kazık ve üstünde minyatür bir ev. Çok merak etmiştim ne olduklarını ve Santorini' ye gidene kadar da öğrenememiştim. Santorini' de öğrendim ki, geçmiş zamanlarda ölümlü trafik kazalarında ölen kişinin ailesi, tam o kazanın olduğu yere böyle bir minyatür kilise yaptırırmış(evet ben ev zannediyordum, kiliseymiş). O kilisenin içinde fakirler için para oluyormuş. İsteyen bu ufak kiliselerin içine para atabiliyor. Böylece de ölen kişinin ruhu hala iyilik yapmaya devam edebiliyormuş. Tabi bir de bu ufak anıtın ibret alınası bir özelliği de var. "Bak burada kaza oldu, yavaş kullan dikkatli ol" gibisinden şeyleri de temsil ediyorlar. Süper bir gelenek değil mi sizce de?
Gönül isterdi ki bir fotoğrafını ekleyeyim ama malesef çekmedim. İnternette bulabilirsiniz sanıyorum.


Evet şimdilik bu kadar yazacaklarım. En güzel anlarınız her anınız olsun :)

Ekleme: Yanardağın tekrar faaliyete geçeceği tahmin ediliyormuş bilim çevrelerinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder